Deneme

30 Ekim 2010 Cumartesi

Cheesecake



Malzemeler:

Tabanı için:
1,5 su bardağı un
1 yumurta
3 yemek kaşığı şeker
125 g. tereyağ

Üst harcı için:
400 g. labne peyniri
1 çay bardağı krema
3 yemek kaşığı pudra şekeri
2 yumurta
1 çay bardağı şeker
yarım çay bardağı portakal suyu
2 yemek kaşığı portakal kabuğu rendesi
1 paket vanilya

Süslemesi için:
1 su bardağı iri ezilmiş fındık
3 yemek kaşığı şeker

Yapılışı:
Taban hamurunu hazırlamakla işe başlıyoruz. Tüm malzemeyi karıştırıyoruz. Hafif sert bir hamur elde ediyoruz. Kelepçeli bir kalıbın altına yağlı kağıt serip hamurumuzu bu kalıba döküyoruz. Eşit yükseklikte olacak şekilde elimizle düzeltip buzluğa koyuyoruz. Biz krokanı ve harcı hazırlayana kadar yaklaşık 30 dakika orada kalacak.
Harcın malzemelerini de listede yazan sıraya göre adım adım ekleyip karıştırarak harcımızı da hazırlıyoruz.
Krokan icin teflon tavaya şekerimizi ilave ediyoruz. 3-4 dakika içerisinde şekerimizi sıvı hale geçip karamelize oluyor. Hemen altını söndürüp içine fındıklarımızı ilave ediyoruz. Şöyle bir karıştırıp yağlı kağıt üzerine döküyoruz. Burada donmaya bırakıyoruz.
Taban hamurumuzu buzkuktan çıkarıp üzerine harcımızı ilave ediyoruz. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 30-40 dakika kadar pişiriyoruz. Üzeri hafif renk değiştirip sarardığında fırından alıyoruz. Soğuduktan sonra üzerine ben kestane püresi sürdüm. Buna benzer şekilde sütle seyreltilmiş bal, ya da farklı reçeller de kullanabilirsiniz. Donmuş olan krokanımızı da elimizle kırarak pastamızı süslüyoruz. Afiyet olsun.

Kereviz Salatası

Kereviz annemin mutfağında pek yer almayan bir sebze. Bu nedenle çok da severek yediğim söylenemez. Sebze yemeklerinin içinde şifa niyetine deyip yiyorum sadece.Ama artık bu salatayla birlikte kereviz yemek de yedirmek de çok çok kolaylaştı benim için. Yapımı kolay bir salata yine. O kadar ki haşlamak yok, kaynatmak yok, beklemek yok.

Malzemeler:
1 kg yoğurt
4 yemek kaşığı mayonez
2 adet orta boy kereviz
2 adet havuç
1 limon suyu
Yarım demet dereotu
1 tatlı kaşığı tuz






Yapılışı:
Yoğurdun hepsini geniş bir kaseye boşaltıyoruz. Üzerine mayonezimizi ilave ediyoruz. Dereotunu ince kıydıktan sonra bir avuç kadarını süsleme için ayırıp kalanı yoğurdun içine ekliyoruz. Tuzumuzu da ilave ediyoruz. Kerevizlerin dış kabuklarını soyduktan sonra limon suyuyla ovuyoruz. Aksi takdirde kereviz çok çabuk kararan bir sebze. Kararmayı önlemek için her bir kerevizi soyup limonla ovup ardından rendeleme yaparsanız kararmaya maruz kalmadan lezzetli bir salatanız olur. Rende olarak ister el rendesi kullanın ister robotun rende aparatını. Lezzet değişmiyor. 5 dakikada kerevizleri robottan çekmek mümkün. Robotun haznesinden aldığımız kerevizleri bekletmeden hazırladığımız yoğurda ilave ediyoruz. Kerevizden sonra havucu da rendeleyip salatamızı karışırıyoruz. Ben ceviz ve dereotuyla süsledim. Zevkinize göre süsleyebilirsiniz. Afiyet olsun.

Maş Fasulyesi Salatası

Yapımı çok kolay olmasına rağmen bir kadar da ilgi gören bir salata maş fasulye salatası. Bize ilginç gelmesinin başında ana malzememiz maş fasulyesine yabancı olmamız geliyor. Misafirlerinize her zamankinden farklı bir tat sunmak isterseniz bu salata aklınızda olsun derim.

Malzemeler:
1 su bardağı maş fasulyesi
7-8 adet közlenmiş kırmızı biber
5-6 sap yeşil soğan
1 çay bardağı tane mısır
8-10 adet kornişon turşu
Yarım çay bardağı zeytinyağı
1 adet limon suyu
2 yemek kaşığı nar ekşisi
Tuz

Yapılışı:
Maş fasulyeleri bir gece önceden ılık suya ıslayın. Ertesi gün kaynar suda 10 dakika haşlayın. İlk haşlama suyunu dökün ve kaynar suda 5 -10 dakika arası arada kontrol ederek haşlayın. Fasulyelerin cinsine göre haşlama süresi değişebiliyor. İşin en zor kısmı bitti. Bundan sonra geriye listedeki tüm malzemeleri doğrayıp salatayı karıştırmak kalıyor. Bu kadar basit. Salatada damak tadına göre değişiklikler yapmanız da mümkün. Maydanoz, dereotu, mor lahana gibi çeşitlemelerle salatanıza değişik tatlar da katabilirsiniz. Afiyet olsun.

27 Ekim 2010 Çarşamba

Pufidik Poğaça

mBu güne dek birbirinden farklı pek çok pufidik poğaça tarifi denedim. Sanırım artık uzun süreli kullanabileceğim bir tarifi sonunda buldum. Bu güne dek denediğim tarifler ya istediğim kadar yumuşak olmuyordu, ya da pişerken içlerini çekmeyebiliyorlardı. Bu kez hem yapımı çok kolay hem de çok lezzetli bir hamur denedim.
Buyrun tarife;
Malzemeler:
1,5 su bardağı ılık su
1 yumurta
1 paket yaş maya
1 su bardağı sıvı yağ
1 tatlı kaşığı tuz
3 tatlı kaşığı şeker
Aldığı kadar un (Takriben 6 su bardağı)

Tüm malzemeler(yumurta sarısı hariç) malzeme listesinde yazılı olduğu sırayla karıştırılarak ele yapışmayacak şekilde yumuşak bir hamur elde edilir. Yumurtanın sarısı daha sonra poğaçaların üzerine sürülmek üzere bir kenarda bekletilir. Ben hamuru ekmek yapma makinesinde yoğurdum. Hamuru ekmek yapma makinesi yoğurunca benim işim daha da kolaylaştı. Hamur ayarında yoğurma yaptı ama bu kez sürenin dolmasını beklemedim. 40 dakika kadar sonra hamuru çıkarıp birkaç dakika elimde yoğurduktan sonra şekil verdim. Şekil vermeden evvel ellerinizi sıvıyağla yağlarsanız hamurun elinize yapışmasını önlemiş olursunuz. Üzerlerine yumurta sürdükten sonra çörekotu serpip önceden ısıtılmış 180 derece fırında 35- 40 dakika kadar üzerleri kızarana kadar pişirin.
-İlk tepsideki hamurlar biraz irice oldular. Poğaçalar verdiğiniz şeklin neredeyse birbuçuk katına kadar kabarıyorlar. Zevkinize göre isterseniz pastane poğaçası şeklinde büyük, isterseniz benim yaptığım gibi ceviz büyüklüğünde parçalarla daha küçük poğaçalar elde edebilirsiniz.
-İç malzemesi koymak da size kalmış. Bizler sade poğaçayı daha çok sevdiğimiz için bu kez içleri boş olsun istedim. Bir sonrakini peynirli, zeytinli ya da patatesli deneyebiliriz.

Elmalı Pasta

Epeydir niyet edip de bir türlü yapma fırsatımın olmadığı bir kurabiye oldu bu. Öyle ki geçen haftaki misafirlerime ısrarla yapmaya niyet edip iç harcını bile hazırlayıp yine de yapamamıştım. Nasip değilmiş demek ki. Bu akşamki misafirlerim için de o gün hazırladığım buzluktaki içi kullanma fırsatım doğdu. İlk defa tereyağ kullanarak denedim ve çok güzel oldu. Biz evde margarin kullanmıyoruz. Tarif de margarinle yapılıyor. Bu güne kadar ertelenmiş bir tarif olmasının nedeni biraz da bu yüzden. Denedim ve biz çok beğendik. Az önce babanneme de tattırdım. Bana malzemesinde ne var ağızda dağılıyor deyince dedim tereyağının hikmeti bu :)
Buyrun tarifimiz;

Malzemeler:
1 yumurta
1 çay bardağı yoğurt
1 çay bardağı sıvı yağ
1 su bardağı pudra şekeri
150 g. tereyağ
Vanilya, Kabartma tozu
Aldığı kadar un

İçi İçin:
2 adet elma
3 yemek kaşığı şeker
1 su bardağı ceviz
1 çay kaşığı tarçın

Tüm malzemeler karıştırılarak kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edilir.Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparılarak iki el arasında yuvarlak şekilde açılır. İç harcından bir tatlı kaşığı kadar hamurun ortasına konur. Dairenin karşılıklı iki kısmından birleştirilerek hamur kapatılır. Tepsiye dizilir. 180 derece önceden ısıtılmış fırında 20-30 dakika kadar üzerleri hafif pembeleşene kadar pişirilir. Fırından aldıktan sonra ılıması beklenir. Ilık kurabiyelerin üzerine pudra şekeri serpilerek servis edilir.

18 Ekim 2010 Pazartesi

Karagöl'de Sonbahar



Yıllardır Ankara'da olmama rağmen hala gezip görmediğimiz ne güzellikleri varmış da haberimiz yokmuş. Bu günlerde bu keşifler üzerindeyiz. Dün ailecek havanın da güneşli olmasından güç alarak Karagöl'e gitmeye karar verdik. Öğle saatlerinde çıktık yola. Yakın olduğunu düşünerek yanımıza hiçbirşey almadık ama gitmeye niyetli olanlar için hazırlıklı gidilmesinde fayda var. Yiyecek, giyecek ve bilumum piknik malzemeleri götürülebilir. Nasıl gideriz diye de düşünmeye hiç gerek yok. Havaalanı yoluna girdikten sonra levhaları takip ederek rahatlıkla ulaşılabiliyor çünkü. Yol şehir merkezinden Çubuk'a kadar 40 km, Çubuk'tan Karagöl'e de 30 km sürüyor.



Çubuk turşusuyla meşhur bir bölge. Giderken yol kenarlarında turşu tezgahlarını görmeniz mümkün. Geçerken ufak bir kavanoz ya da belki büyük bir kavanoz turşu almanızı tavsiye ederim. Bölge halkı turşularını kurduğu küçük salatalıkları da kendileri yetiştiriyormuş çünkü. Burada dalından meyve sebze satın almanız da pek tabi mümkün. Levhalarını bu şekilde hazırlayan bahçe sahipleri de mevcut Çubuk'ta.




Bir saate yakın virajlı bir yolculuk sonrası ulaşılıyor Karagöl'e. Yolun virajlı olması insanı biraz yorsa da gölün manzarası tüm o yorgunluğu üzerinden alıyor diyebilirim. Ağaçlar arasında, vadi içinde, küçük şirin bir gölcük. 15 dakikada etrafını turlayabilirsiniz. Çok sakin bir sonbahar günüydü bizim gittiğimizde. Göl civarında birkaç aileden ve makinasıyla gelmiş olan bir fotoğrafçıdan başka kimse yoktu etrafta. Ben de kameramı evde bıraktığıma hayıflanarak telefonumla birkaç kare çektim paylaşmak için.

Ortam gayet sakin ve sessizdi. Sanki doğada bir başınızaymışsınız hissi veriyordu. Oğlumun uyuyacağını düşünerek kitaplarımızı da alıp gelmiştik göl kıyısına; ancak oğlum bize sürpriz yaparak yol boyunca uyudu ve göle gelir gelmez uyandı. Karnımız da acıkmıştı. Karagöl'de yemek yiyebileceğimiz küçük de olsa bir yer bulmayı ümit ederek gelmiştik yolu. Ama ortamda sanki terk edilmiş bir hava vardı. Birkaç binadan hepsi ya kapalı ya da boştu. Biraz manzara seyredip etrafı gezindikten sonra tekrar arabamıza binerek yola koyulduk. Kısa da olsa güzel bir gezi oldu bizim için. Kış mevsiminde de manzaranın başka güzel olacağını düşünerek kar yağdıktan sonra tekrar Karagöl'e gelme niyetiyle ayrıldık Karagöl'den

12 Ekim 2010 Salı

Hazan Mevsimi





Bu şehre sonbahar gelmiş. Beklenmiyormuşcasına birden gelivermiş sanki. Kaplandı gökyüzü kara bulutlarla. Çocuklar sokakta değil artık. Pencere kenarından izliyor kimisi yağan yağmuru. Herkes kabuğuna çekildi. Bir yalnızlık çökmüş kente. Hem de bunca kalabalık içerisinde.
Uzun zamandır beklenen eski bir dost oysa sonbahar. Ölüm gibi. Dışarda yağan yağmur ve odamın serinliği, sona giden yolun varlığının habercisi. Yapraklar sararmada,tek tek ömrünü tamamlayıp yere düşmede gözleri. Bir kasvet havası gelmiş her nesnenin üzerine.
Bunaltıcı yaz sıcaklarından sonra hazan mevsimi bir kurtarıcı aslında. Yetişmiş imdada. Su olmuş, yağmur olmuş.Ölüm kapıda. Yazın ölümü sonbahara müjde. Her bir ölüm aslında yeni bir doğum değil mi?



Her bir yağmur tanesini taşınan bir melek. Her yer nur dolu görebilene. Bazen insan görmek istemiyor gözünün önündekini bile.
Ey Kalplerin Sahibi, kalplerimize huzur ver. Sonbahar bilenlerin mevsimi. Bizleri de bilenlerden eyle. Bilmek her zaman yetmese de.

7 Ekim 2010 Perşembe

Çini

Bu sene ebru yetmezmiş gibi bir de çini kursuna gitmeye heves ettim. Bu kursa gitmek aklımda yokken eşimin çinilere olan hayranlığı sonucu onun da hoşuna gider düşüncesiyle başladım. Başladım başlamasına da minik melek bana ebru için bile vakit tanımazken ikinci bir kurs da benim neyime. Hayırlısı olsun diyelim bakalım. Umarım az da olsa güzel birşeyler yapma fırsatım olur. Bu tabak ilk yaptığım eserim :) Sizlerle paylaşmak istedim.