Deneme

27 Mart 2013 Çarşamba

İznik

Memleket ziyaretlerimiz havaların ısınmasıyla birlikte hızlanmaya başladı.  Bursa'ya doğru düşürdük yolumuzu bu sefer. Daha önce yol üzerinde tabelasını defalarca görüp 'bir ara burayı gezmeli' diye not düştüğümüz İznik ilçesini gezmek bu güne nasipmiş.


Yol şehirden uzaklaşmaya başlamamızla yeşillenmeye ve dahi renklenmeye başladı. Dağların tepelerindeki karlara inat yerler yemyeşildi. Çiçeklerini açan ağaçlar beyazlar, pembeler, sarılar giymiş; insanın sevince gark olmasını sağlıyor gibiydi. Telefonun kamerasından çektiğimiz birkaç kareyle buralara veda ederek  yolumuza devam ettik.


İznik Gölü'nün kıyısında küçük, şirin bir ilçe İznik. Aslında dört farklı medeniyete başkentlik yapmış tarihte önemli bir yer. Bugünlerde tarihsel olmasa da turistik cazibesini hala muhafaza ediyor. Bir ya da iki katlı binaların bulunduğu, gökyüzünün görüldüğü, kalın surlarla çevrili bir yer burası. Gölün hemen kıyısına kurulan ilçe, yaz aylarında muhtemelen oldukça hareketlidir. Bizim gittiğimiz gün havanın kapalı ve soğuk olması nedeniyle her yer sakindi. Issızdı bile diyebilirim. Yine de dar İznik sokaklarında birkaç turist otobüsüyle karşılaştık.

Şehir merkezine doğru ilerlediğimizde Çini atölyeleri de görülmeye başladı. 
İznik deyince aklıma gelen ilk şey çini oluyor. Bu nedenle Çini atölyelerini gezmek, hem yapanları seyretmek hem de boyamak için malzeme almak istedim. Çini yapımıyla bir dönem uğraşmış biri olarak buradan alabileceğim farklı bisküviler (boyanmamış malzemeler) olabilir niyetiyle girdik surların arasından. İlçe merkezinde küçüklü büyüklü pek çok atölye bulunuyor. Atölyelerin hemen hepsinde satıcılar aynı zamanda da üretici. Elindeki bisküviye tahrir çeken, boyama yapan insanlar kapıdan girdiğinizde işlerine ara verip sizinle ilgileniyorlar.
Bunlardan biri de Süleyman Paşa medresesi. Bahçeye girişte zeytin ağacı karşılıyor bizi. İçeride 8-10 kadar çini atölyesi. Bahçedekilerle ayak üstü konuşuyoruz. Burada kursiyer olduklarını öğreniyoruz. Her atölyenin içinde bir çini ustası. Hem çalışıyor hem sergiliyor. Dileyenler için satışı da var çinilerin. Ancak ben kendim boyamak istediğim için buradan birşey almadan çıktık.









Yol kenarlarında burada yaşayanlar saksılara küplere yeşillikler çiçekler otlar dikmişler. Kendiliğinden bitenler de vardı tabi. Çok güzel naneler vardı ama fotoğraf çekmek aklıma gelmedi. Bu çiçeklerin de renkleri çok hoşuma gittiği için fotoğrafladım.









Ayasofya Camisi müze olmaktan kurtulmuş ve ibadete açılmış. Halen hristiyanlar için de öneme sahip yapıda kilise yapıları da varlığını korumuş. 










Orta alanda namaz için düzenlenen bölümün etrafında kiliseden kalma, rahiplerin oturması için ayrılmış synthronon denilen kademeler 






İznik hayatın yavaş aktığı bir yer. Belki mevsimden kaynaklı da bu kanıya varmış olabiliriz. Bir de yaz aylarında gelip görmek gerek.
 Soğuk ve kapalı havaya, tek tük atan yağmura rağmen ıslanmadan gezimizi bitirebildik şükür. Bir hafta sonumuzu daha gezerek görerek geçirmenin verdiği mutluluğu anlatmak istedim dilim döndüğünce. Umarım yaz aylarında buraya tekrar uğrama ve sahilde bir çay içme şansımız olur.

15 Mart 2013 Cuma

Zencefilli Kurabiye

Zencefilli kurabiye ile tanışmamız Anna'nın kurabiyeleriyle başladı. Farklı lezzetlere olan merakımız neticesinde aldığımız bu kurabiyeleri çok sevdik. Bizim yemek felsefemizin en önemli kuralı: 'Evde yapılan gibisi yok'.O nedenle bir süre sonra denemelere başladım.
 Birkaç denemeden sonra lezzet olarak oldukça  yakın kurabiyeler elde ettim. Nefis tereyağlı, zencefilli, tarçınlı, tam buğday unlu kurabiyelerim oldu. Sizin de olsun istiyorsanız buyrun tarife;

Malzemeler:
150 g. tereyağ
1 yumurta
1 su bardağı şeker
1 çay bardağı pekmez
1 paket kabartma tozu
1 çay kaşığı toz zencefil
1 çay kaşığı tarçın
1/4 çay kaşığı tuz
Aldığı kadar un (yaklaşık 3 su bardağı)

Yapılışı:
Tereyağ ve şeker mutfak robotunun büyük haznesinde karıştırılır. Ardından un dışındaki tüm malzeme eklenerek karıştırılır. Un ilave edilerek ele yapışmayan yumuşak bir hamur elde edilir. Hamur yarım saat buzdolabında dinlendirilir.Süre sonunda  merdane ile incecik açılan hamur kalıp yardımıyla şekillendirilir. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 15-20 dakika hafif kızarana kadar pişirilir. Afiyet olsun.

Bana göre bu kurabiyenin en makbulu ince olanıdır. Ne kadar ince o kadar gevrek kurabiyeler demek :)

13 Mart 2013 Çarşamba

Kızım..

 Omuzda uyuyuveren bebek ne tatlıdır, ne sevimlidir, ne kadar masum, sakin ve huzur doludur. İnsanın içini huzurla doldurur. Bugün nasıl uyuturum diye düşündüğüm biricik kızım şimdi yatağında mışıl mışıl uyumada.
Az önce omuzumda uyuyuverdi. Birkaç ninni mırıltısı kafi geldi.  Bu güne kadar omzumda uykuya daldığını pek bilmem doğrusu.  Rabbim anlıyor ve yardımını yolluyor çok şükür.

Bugün itibariyle anne sütüne veda ettik. Durumu anlattım. Bundan sonraki süreçten bahsettim kendisine. Abisi kadar olgunlukla karşılamadı başlangıçta itiraf edeyim. Ama yine de akranlarına göre oldukça başarılıydı ilk günümüz. Bundan sonraki süreç nasıl geçer, hep böyle mülayim devam eder mi bilmem. Bekleyip göreceğiz.
Ben çok şanslı bir anneyim. Pırıl pırıl iki evlada sahibim. İki göz bebeği iki gözümde onlar. Onların parmağına iğne batsa benim içim kanar.
Beni tanıyanlar az çok bilirler. Hamilelik sürecini ve anneliğin ilk bebeğe sahip olma dönemi sayılan 2 yaşa kadarki dönemini çok severim ve bu süreci keyifle geçirmek için elimden geleni yaparım/yapardım.
 Bundan sonraki hayatımda hiçbir zaman evlatlarıma bir daha bu kadar yakın olamayacağım. Bizi fiziksel anlamda birbirimize bağlayan son bağımız anne sütü de artık yok. Üzgün müyüm? Saçma belki ama hafif bir burukluğum var elbet. Ama hayat olması gerektiği gibi devam ediyor.Yaşanacak tüm bu süreçler. Keyifle geçti çok şükür.

Verene, emanet edene binlerle şükür. İnşallah emanete hakkıyla sahip çıkabilenlerden oluruz.

12 Mart 2013 Salı

Limon Reçeli

Ekşi reçelleri ailecek severek yeriz. Vişne, kızılcık, nar, kivi gibi ekşilerden sonra aklıma limon reçeli geldi. Nasıl olacağını kestirememekle birlikte kalkıştım reçel yapma işine. İşlem olarak portakal reçeline benzer işlem basamaklarıyla yaptığım reçel hayalimdekine oldukça yakın oldu. Ağızda hafif bir acımsılık bırakan, limonun yoğun aromasını taşıyan bir lezzet oldu bu. Bence tam cheesekek üzerine gidecek bir tat. Lafı fazla dolandırmadan geleyim tarife;

Malzemeler:
1 kg limon (6-7 adet)
1 kilo toz şeker
1 su bardağı su

Yapılışı:
Limonlar ovularak yıkanır. Rende ile kabuklarının bir kısmı alınır. Limon kabukları soyulur. Kalan limonların suyu sıkılarak bir kenarda bekletilir. Limon kabukları kaynayan suda 5 dakika kaynatılır. Her seferinde yeni kaynar su koyarak bu işlem 3 kez tekrarlanır. Son kaynamadan sonra limon kabukları süzülerek soğuması beklenir. Soğuyan kabuklar küçük küçük istenen şekilde doğranır. Tencereye alınır. Toz şeker eklenerek birkaç saat şekerin erimesi beklenir. Daha önceden sıktığımız limon suları ve 1 bardak su tencereye eklenerek kaynayana kadar yüksek ateşte pişirilir. Kaynama başladıktan sonra kısık ateşte -yaklaşık 45 dakika- reçel kıvamı alana kadar kaynatılır. Soğuduktan sonra  kavanoza aktarılır. Afiyet olsun.

-İçerisindeki aromatik yağı kaybetmemek için ben çok az aldım kabuklardan. Bu nedenle biraz daha acımsı oldu reçelim. İsteğe göre kabukların hepsini rende ile alıp sadece etli kısımları da bırakabilirsiniz.
-Reçele normal su eklemek yerine suyun hepsini limon suyu ekleyebilirsiniz. Ben elimdeki limonun hepsini reçel yapımında kullandığım için reçele limon suyu yeterli gelmedi ve normal su eklemem gerekti. Bu ölçülerde bir reçel için  3 su bardağı limon suyu tek başına yeterli olacaktır. Tadı da ona göre daha güzel olacaktır.
-Şeker miktarını azaltarak daha ekşi bir reçel elde etmek mümkün. Ekşi severlere
Kabuklarının bir kısmı rendelenmiş limonlar 

Rastgele soyulmuş limon kabukları

                                                Reçel olmadan az önce doğranmış limonlar :)

2 Mart 2013 Cumartesi

Ekşi Maya Nasıl Yapılır?

Maya kavonozu -üstten görünüş

Ekşi Maya yıllar öncesinde büyüklerimizin kullandığı onlara göre sıradan, bize göreyse artık özel hale gelmiş bir maya türü. Babaanneme ekşi mayayı sorduğumda bana ''Biz ekşi maya bilmeyiz kızım. Bizim zamanımızda hamur yapınca hamurdan bir parça alır saklardık. Bir sonraki hamur yaptığımızda onu da içine atardık'' demesi aslında onlar için bu durumun ne kadar da normal olduğunu fark ettirdi. Tabi o zamanki unlar tam un. Ekmeklerin lezzeti de ona göredir muhtemelen.
Ekşi maya yapmaya karar vermem yine eşimin ekmek merakından sonra oldu. İlk ekşi maya denememi geçen kış yapmıştım. O zaman mayamın tutmadığını düşünerek caanım mayayı dökmüştüm. Bunun sebebi mayayı gözümde 'özel' hale getirmiş olmamdı. Başta söylediğim 'bizim için özel hale gelmiş' ile anlatmak istediğim buydu .Oysa ki bu maya öyle nazlı bir şey değil.
Şimdiki mayamdan 3-4 farklı ekmek yaptım ve hepsi de güzel kabardı. Öncelikle mayanın hazırlanmasını anlatayım. Ardından da aklıma gelen püf noktaları sizinle paylaşayım ki en güzel sonuca ulaşın inşallah. Buyurun tarife;




Malzemeler:
 Un 
Su
Cam kavanoz
Tahta kaşık




Yapılışı:
Mayanın hazırlanma süresi 4-5 gün kadar sürüyor. Bu süre birkaç gün daha uzayabilir. 10 güne kadar her şey normal. Mayanın tutmama ihtimali ise oldukça düşük.
1. gün 1 çay bardağı un ve yarım çay bardağı su kavanoza alınır. Tahta kaşıkla karıştırılarak ağzı  bir bezle kapatılır. Diğer günler yarım çay bardağı un, çeyrek çay bardağı su ilave ederek mayamızı 'besleme' işlemi gerçekleştirilir. Beslemede dikkat edilecek olan, bu işlemi aynı saatte yapmaktır. Besleme sırasında mayanın üzerinde kabuk oluşmuşsa alınarak işleme bu şekilde devam edilir.
Mayanın olduğunu kabarmasından, üzerindeki köpüklerden ve ekşi kokusundan anlayabilirsiniz. Maya miktarı 1-2 cm. kadar kabarıp yükselebilir. Mayamız artık kullanıma hazır demektir.
Olgunlaşmış mayanın üçte ikilik kısmını alarak ekmek yapımında kullanabilirsiniz. Kalanı da yeniden besleyerek buzdolabında kullanıma hazır maya elde etmiş olursunuz. Bu sefer besleme işleminde miktarlar başlangıçtaki gibi 1 çay bardağı un ve yarım çay bardağı su şeklindedir. Bu şekilde düzenli beslenen maya uzun süre etkinliğini yitirmeden kullanılabilir. 

-Mayayı ilk kez yapmak kadar saklamak da önemlidir. Ekşi bir ekmekse istediğiniz, haftada bir kez mayanızı beslemek size yeterli olacaktır. Tatlı ekmek için mayanızı üç günde bir beslemelisiniz. Maya ne kadar uzun süre kalırsa ekşilik de o oranda artacaktır.
-Dolapta bekleyen mayanız katı-sıvı şeklinde iki kısma ayrılır. Bu çok normaldir. Kullanmadan önce tahta kaşıkla karıştırıp gerekli miktarı içinden alırsınız. Tatlı ekmek için üstte kalan suyu dökerek mayanızı kullanabilirsiniz.
-Ben ekşi mayamı sabahları besledim. Siz de keyfinize göre sabah ya da akşam aynı saatte besleme işlemi yapabilirsiniz.
-Mayanın yapıldığı ortamın sıcaklığı da mayanın oluşumunda önemlidir. Serin ortamda hazırlanan mayanın oluşma süresi uzun olacaktır. Aynı şekilde sıcakta mayanın olgunlaşması hızlanacaktır. Fazla sıcaklıkta ise mayamız gereğinden fazla ekşiyip bozulacaktır. Oda sıcaklığı dediğimiz evlerimizdeki sıcaklık mayanın oluşumu için uygundur.
-Bazı ekşi maya tariflerinde besleme işlemi, mayanın büyük kısmını döküp kalan kısmından devam etmek suretiyle gerçekleştiriliyor. Bu şekilde yapıldığında dökülen maya israf olacağı için ben bu yöntemi kullanmadım. Mayanın oluşumunda herhangi bir olumsuzluğa neden olmadı.
-Miktarları az tuttum. Bu sayede maya oluşumuna kadar elimizde koca bir kase hamur olmasını önlemiş oldum.  İsterseniz ölçüleri artırarak da başlayabilirsiniz. Bu ölçülerle yapılan maya 30 cm çapında yuvarlak bir ekmek için yeterli oluyor.

26 Şubat 2013 Salı

Ev Yapımı Makarna

Bu tarif iki senedir yayınlanmayı bekliyordu. Bekleme nedenimiz çektiğim yegane fotoğrafı bulamamış olmamdı. Artık tarifi silmeyi düşünürken bilgisayarımın içindeki resim dosyalarının birinden karşıma çıktı kendisi. Ben de hazırdaki tarifi yayınlayayım dedim. 
Hemen her evde olduğu gibi makarna türü şeyler bizim evimizde de hayli seviliyor. Pek çok farklı malzemeyle denediğimiz makarna çeşitlerini en sonunda evde denemeye karar verdik. Annemle birlikte erişte yaparken aklıma bu hamurdan tagliatelle tarzı makarna yapamaz mıyız diye geldi. Yaklaşık iki pakete karşılık gelecek kadar deneme amaçlı yaptığımız makarna tek kelimeyle harika oldu. Tereyağlı olarak pişirip taze olarak tükettik. Bir sonraki denemede tam buğday unundan yapmayı düşünüyorum. Ortoreksik bir eşe sahip olunca ister istemez tam buğday ununa doğru kaydı mutfaktaki un alışkanlığımız. Bakalım o nasıl olacak? Buyurun tarife;

Malzemeler:
3 Yumurta
2 bardak Un 
 1 bardak Su (yaklaşık)   
1 tatlı kaşığı Tuz 

Yapılışı:
Bir kaseye un koyulur. Ortası açılır. Tuz ve yumurta eklenir. Su azar azar ilave edilerek sert bir hamur yoğurulur. 3 adet beze olacak şekilde hamuru beze yapıp 15-20 dakika kadar dinlendirilir. Çok ince olmayacak şekilde açılan yufkalar temiz bir örtü üzerine üst üste gelmeyecek şekilde serilerek bir süre kurutulur. Ardından kesme aşamasına geçilir. İstenilen şekilde kesilerek temiz bir örtü üzerinde kurumaya bırakılır. 


-Biz şekil verirken bu makineyi kullandık. Makinenin kesme haznesine sığacak büyüklükte hamurlar keserek uzunlamasına hazneye koyup alttan çıkan hamuru olduğu gibi kuruttuk. Oldukça pratik her eve lazım makinelerden. Normal erişteyi de bu makinede kesiyoruz. Çorbalık dediğimiz hamuru da. Bir ara da spagetti yapacağım inşallah onu da yapabilirsem yayınlarım.                                       
   -Bu hamurdan makarnanızı istediğiniz zaman taze yapıp tüketebilirsiniz. Çok miktarda yapıp kurutarak ya da yine biraz kurutup dondurucuya da koyabilirsiniz. Ben dondurucu kısmını denemedim. İçerisinde yumurta olduğu için çok iyi kurutmak ve serin yerde saklamak önemli. Aksi takdirde çok çabuk bozulabiliyor. Biz az miktarda yaptığımız için saklaması problem olmadı. En güzeli azar azar yapıp tazesiyle tüketmek olsa gerek. 


22 Şubat 2013 Cuma

Acıbadem Kurabiye

Bugün niyetim evdeki ıspanakları değerlendirmek üzere sadece ıspanaklı börek yapmaktı. Böreğin üzerine yumurta sarısı sürme faslından arta kalan yumurta aklarını buzlukta biriktiriyorum. Bunlardan geniş zamanda bol miktarda beze yapıyorum. Böylece hem yumurtalar ziyan olmaktan kurtulmuş oluyorlar. Hem de evimizde lezzetli ve de sağlıklı bir abur cuburumuz oluyor. Bu kez akları değerlendirmek adına buzlukta beklettiğim kavanozum dolmuş. Kalan bir yumurta akını ne yapsam derken aklıma geçenlerde sevgili dostum Esra'nın makaron tarifi geldi.

Makaron malzemelerine baktım ve çırpma kabına aldığım yumurta akının üzerine fındık tozunu boşaltıverdim. İki çocukla birlikte arkaplanda yaşanan arbedede bu durumun başlıca müsebbibidir efendim. O an şimşekler çaktı ve yumurta aklarının köpürtülmesi gerektiğini hatırladım. Artık çok geç diyerek eldeki malzemeyi değerlendirmeye koyuldum ve sonuçta leziz bir fındık kurabiye çıktı ortaya. Tam da piyasada satılan acıbadem kurabiyeler lezzetinde.
Adına aldanıp içinde bademle ilgili birşey var diye beklemeyin. Çünkü bunun içinde bademden eser yok. Zaten piyasada satılan acıbadem kurabiyelerin pek çoğunun içerisinde de ilave edilen aromayı saymazsak bademe dair birşey yok. Aslında bana göre fındık kurabiye tarifi olan bu tarif genelde acıbadem kurabiye denildiği için bu isimle yayınlamayı uygun gördüm. Lafı bu kadar uzattıktan sonra gelelim pratik tarifimize:
Malzemeler:
1 yumurta akı
1.5 çay bardağı fındık tozu
yarım çay bardağı pudra şekeri

Yapılışı:
Yumurta akları bir miktar çırpılarak kar haline getirilir.(Benim yapamadığım kısım bu ) Pudra şekeri ve fındık unu eklenerek bir kaşık yardımıyla karıştırılır. Akışkan olmayan hamur sıkma torbasının geniş ağzıyla ya da bir tatlı kaşığı yardımıyla şekil verilerek yağlı kağıt serilmiş tepsiye koyulur. 130 derece fırında rengi pembeleşinceye kadar yaklaşık 20 dakika pişirilir. Afiyet olsun.

Hamurunuz akışkan kıvamda ise bir miktar daha fındık tozu ekleyerek kaşığa yapışan kıvamlı bir hamur elde ederseniz kurabiyelerinizin şekli bozulmadan pişmesini sağlarsınız. Aksi takdirde kurabiyeler yayılarak birbirine yapışır.